Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hayata Geçti
PROF. DR. BÜLENT ŞEKEREL: BAKANLIĞA BAŞVURU YAPTIK ALERJEN LİSTESİNE YENİ YİYECEKLER EKLENECEK
Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliğinin hayata geçmiş olmasından mutluluk duyduklarını belirterek, “Bu yönetmelik sayesinde vatandaşlar artık tükettikleri gıdanın içeriğini bilecek ve alerjisi olan kişiler ona göre hareket edebilecek. Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) olarak, Türkiye’de alerjiye neden olan birkaç yiyeceğin daha eklenmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte çalışmalara başladık.” dedi. Şekerel şunları söyledi:
“Restoran, kantin, okul ve hastane gibi toplu tüketim yerlerindeki gıdalar için alerjen bilgilerinin tüketiciye sunulması, hazır ambalajlı gıdalarda ise beslenme bildirimi yapılmasının zorunda olması alerjik hasta ve hasta yakınlarını rahatlatacak önemli bir uygulama. Besin alerjisi en sık bebeklik yaş döneminde görülse de her yaşın sorun. Bugün toplumumuzun yaklaşık yüzde 2’sinin besin alerjisi sorunundan etkilendiğini biliyoruz. Besin alerjili hastalar alerjik oldukları besini tükettikleri takdirde yaşamlarını tehdit edebilen reaksiyon dahil olmak üzere alerjik tepkime ile karşılaşırlar. Bu yüzden besin alerjili kişiler tüketecekleri her gıdanın içeriği hakkında ayrıntılı bilgi alma ihtiyacı duyarlar. Yürürlüğe giren bu yönetmelikle etiketleme uygulamasının yasal çerçeveye oturtulması çok önemli bir adım.
Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’nde yayınlanan listede gluten içeren tahıllar, yumurta, hardal, kereviz, yerfıstığı, acı bakla, balık, soya fasulyesi, sert kabuklu meyveler, deniz kabukluları ve yumuşakçaları, susam tohumu, süt ve bunların ürünleri ile kükürt dioksit ve sülfitler yer alıyor. Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan ve 1000 besin alerjili çocuğun tarandığı araştırmada ise en sık besin alerjisine neden olan etkenlerin Türkiye’de, Avrupa Topluluğu listesinden biraz farklı olduğunu gördük. Ülkemizde en sık besin alerjisine neden olan etkenler sıklık sırasına göre süt, yumurta, kabuklu ağaç yemişleri (fındık, ceviz, antep, kaju, badem), susam, yer fıstığı, buğday, mercimek, kabak ve ay çekirdeği, balık, nohut, bezelye, soya ve kabuklu deniz ürünleri ve yumuşakçagillerden oluşmaktadır. Bu bağlamda listeye mercimek, nohut, bezelye gibi baklagillerin ve haşhaş tohumu, kabak ve ay çekirdeği gibi tohumların da ve karabuğdayın eklenmesi gerekiyor. Bunun için Tarım ve Orman Bakanlığı’na eklemelerin yapılması için gerekli başvurumuzu yaptık ve olumlu yanıt aldık.
ALERJENLER TOPLUMLARA GÖRE DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR
Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği (AİD) 2. Başkanı Prof. Dr. Can Kocabaş, toplumlar arası besin alerjilerindeki farklılıklara değinerek şunları söyledi: “Toplumlar arasında besin alerjilerinin hangi besinden ileri geldiği açısından büyük farklar var. Çünkü toplumların beslenme alışkanlıkları farklıdır ve bir toplum hangi besinleri daha fazla tüketiyorsa o toplumda o besinlere karşı daha fazla alerji görülür. Yani tüketim alışkanlıklarımız, hangi alerjiyi yaşayacağımız belirliyor. Çocukluk çağı besin alerjisinde en sık görülen alerjenlerden yumurta ve inek sütü, dünyanın hemen her yerinde ilk iki sırayı paylaşırlar. Bunun temel nedeni bu iki besinin tüm kültürlerin ortak ve yaygın kullanılan gıdaları olmasıdır. Fındık ve Antep fıstığı hem üretiminde hem de tüketiminde dünya lideri ülke konumundayız. Susam daha çok Ortadoğu ve Uzakdoğu’nun tükettiği bir besin ve ülkemizde simit, tahin, helva olarak yüksek miktarlarda tüketiliyor.
20 YIL SONRA FARKLI ALERJİLERİ KONUŞACAĞIZ
Prof. Dr. Can Kocabaş, tüketim alışkanlıklarımızdaki değişime paralel olarak yemeklerimizin önemli bir bölümünü restoranlarda tüketmeye başladık. Ev dışında besin tüketimi besin alerjili hastalar için risk oluşturuyor. Hizmet sektöründe hızlı bir rekabet var ve farklılaşma çabaları farklı yemekler üretilmesine yok açıyor. Eskiden yediğimizin içinde ne olduğunu tahmin edebilirken, günümüzde kimi zaman bu mümkün olmuyor. Bu durum besin alerjili hastalar için en büyük tehdit ve risk oluşturuyor. Sunumu yapılan yiyeceklerin içeriklerinin menülerde açık şekilde yazılması, ayrıca yiyecek hazırlayan mutfak personelinin alerjenler konusunda bilinç düzeyinin artması gerekmektedir. Beslenme alışkanlıklarımızda son 30-40 yılda büyük değişiklikler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Hem küreselleşmenin etkisi hem de ülkemizin her geçen yıl dışa daha fazla açılması ile tüketim alışkanlıklarımızı değişim yaşanıyor. Örneğin bundan 40 yıl önce kivi ile tanışmış insan sayısı sınırlı iken bugün denenmiş insan sayısı neredeyse yok gibi. Kivi, ananas, kaju, mango, lyche, pecan cevizi, kumkuat artık sofralarımızda geniş ölçüde yer buluyor. Sanırım bundan 10-20 yıl sonra daha farklı alerjileri konuşuyor olacağız” dedi.
Prof. Dr. Can Kocabaş, tüketim alışkanlıklarımızdaki değişime paralel olarak yemeklerimizin önemli bir bölümünü restoranlarda tüketmeye başladık. Ev dışında besin tüketimi besin alerjili hastalar için risk oluşturuyor. Hizmet sektöründe hızlı bir rekabet var ve farklılaşma çabaları farklı yemekler üretilmesine yok açıyor. Eskiden yediğimizin içinde ne olduğunu tahmin edebilirken, günümüzde kimi zaman mümkün olmuyor. Bu besin alerjili hastalar için en büyük tehdit ve risk. Ayrıca beslenme alışkanlıklarımızda son 30-40 yılda büyük değişiklikler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Hem küreselleşmenin etkisi hem de ülkemizin her geçen yıl dışa daha fazla açılması ile tüketim alışkanlıklarımızı değişim yaşanıyor. Örneğin bundan 40 yıl önce kivi ile tanışmış insan sayısı sınırlı iken bugün denenmiş insan sayısı neredeyse yok gibi. Kivi, ananas, kaju, mango, lyche, pecan cevizi, kumkuat artık sofralarımızda geniş ölçüde yer buluyor. Sanırım bundan 10-20 yıl sonra daha farklı alerjileri konuşuyor olacağız” dedi.